Akıllı Telefonların Evrimi ve Bir Devin Çöküşü

Her şey akıllı telefon işletim sistemlerinin gelişmesiyle başladı

Nokia uzun bir süre tasarım ağırlıklı çalışmalarıyla Siemens, Motorola ve Ericsson gibi güçlü rakiplerini sırasıyla koltuklarından indirip, liderliğe emin adımlarla yürürken, yazılım geliştirme tarafında çok fazla yatırım yapmadı. Daha sonraları Symbain İşletim Sistemi (S60 Platformu) ile üst segment telefonlarına akıllı telefon özelliği kazandıran Nokia, Intel ile birlikte MeeGo İşletim Sistemi üzerinde çalışmalar yürüttü. Orta segmentte ise, S40 platformu ile telefonlarını yazılım olarak destekleyen Nokia, akıllı telefonlarda uzun bir süre liderliğini devam ettirdi.

İş dünyasının hakimi Blackberry

Akıllı telefon pazarı hızla genişlerken ve gelişimi tüketiciler tarafından merakla takip edilirken, Blackberry’nin kendi geliştirdiği Blackberry OS işletim sistemi iş dünyasını kasıp, kavurmaya başladı. Güvenlik, klavyeli tasarım ve prestij gibi faydalara sahip olan Blackberry, gelişmiş e-posta ve BBM adını verdiği (günümüzün whatsapp’ı) uygulamasıyla vazgeçilmez bir marka oldu. Her çıkardığı model merakla beklenen Kanada menşeli Blackberry, yalnızca klavyeli tasarımıyla değil, yazılımının güvenliğiyle de iş dünyasındaki tüketicilerin vazgeçilmezi oldu.

Microsoft, Windows Phone ile akıllı telefon pazarında bende varım dedi, ama!

Microsoft, Nokia’nın Symbain S60, S70, S80 ve S90 serisi, Blackberry OS, OS 7 ve OS 10 işletim sistemi gelişimlerine cevap vermek zorundaydı. Bilgisayar kullanıcılarının vazgeçilmez işletim sistemi Windows, maalesef akıllı telefon tarafında stabil ve pratik bir çalışma düzeneği kuramamış, altyapısını bir türlü oturtamamıştı. Windows Phone 5 ve 6 işletim sistemlerinin ardından, rekabet edebilmek adına tasarımını tamamen bilgisayar işletim sisteminden ayıran, hatta bir süre sonra bilgisayarda kullanılan Windows XP ve Windows 7 işletim sisteminin değişimine ilham veren Windows Phone 7, 8 ve 10 işletim sistemlerini geliştirdi. Fakat bu değişimler de hazin sonu maalesef değiştiremedi.

Yeni oyuncu, bütün oyunu değiştirdi ve sıralama altüst oldu

Bilgisayar markası olarak ve walkman ürünlerine rakip müzik sistemiyle piyasada var olan ve telefon deneyimi daha önce hiç olmayan bir marka, Apple sahneye çıktı. Nokia’nın dikkat çekici tasarımlı telefonları, Blackberry’nin iş odaklı telefonları, Microsoft’un dokunmatik kalemli, ofis uygulamalarını çalıştıran akıllı telefonlarının profesyonelliğine rağmen var olma çabası sürdürdüğü piyasaya Apple, dokunmatik ekran deneyimi ve tamamen kapalı devre farklı bir işletim sistemiyle gireceğini duyurdu.

Blackberry olmaz dedi, Microsoft güldü, Nokia dikkate bile almadı!

O dönemde, bugünleri tahmin edebilen çok az insan vardı. Bunlardan biri olduğumu açıklıkla söyleyebilirim. Aynı dönemde Media Markt Türkiye’nin Telekom bölümünün başında uluslararası markalarla yıllık anlaşmaları yaparken, dönemin lideri Nokia ve iş dünyasının lideri Blackberry yöneticileri ile bizzat yaptığım görüşmelerde gerçekten Apple’ı dikkate almadıklarına şahit oldum. Apple işletim sisteminin yazılımı o dönem çok basit ve kullanışlı bir işlem olan “kopyala/yapıştır” işlemine dahi izin vermiyor, ofis uygulamalarını çalıştırmıyor, tuşsuz ve klavyesiz oluşu birçok kullanıcıya garip geliyordu. 2007 yılının Haziran ayında tanıtılan ilk modeli ilgiyle izlenirken, ülkemize resmi olarak 2008 yılında 3G modeli gelmişti. Bu süreçte Apple’ın ilk geliştirdiği iPhone modelini yurtdışında deneyimleme fırsatım da olmuştu. Cihazı test ettiğimde gerçekten diğer markaların üst düzey yöneticileri ile yaptığımız görüşmelerde bahsi geçen eksikleri içeriyordu. Ama onların atladığı önemli bir konu vardı, o da yazılım geliştiriciler ve 3. parti yazılımlar.

İşletim sistemlerinin gelişimine 3. parti yazılımlar yön vermeye başladı

Apple, 2008 yılında App Store’u açarak, uygulama mağazası deneyimine farklı bir boyut getirdi. Bu süreçte uygulama geliştiricilere verdiği destek ile kısa zamanda binlerce, ardından da yüzbinlerce uygulamaya kavuşan App Store, iPhone kullanıcılarını yavaş yavaş ayrıcalıklı bir ürün kullandıklarını hissettirmeye başlamıştı. 3.5” ekran deneyimi o dönemin akıllı telefonları arasında en büyük ekranlı model olarak tasvir edilirken, yavaş yavaş dokunmatik ekran deneyiminin avantajları geliştirilen uygulamaların çoğalmasıyla da kendini göstermeye başlamıştı.

Teknotorite okuyucuları için özel olarak kaleme aldığım yazı dizisine önümüzdeki yazımda devam edeceğim ve cep telefonları ile akıllı telefonların gelişime ait önemli bilgilerle birlikte, merak edilenleri de sizlerle paylaşacağım.

Sevgiyle karşılayacağımız, teknoloji dolu günler dilerim.

İTÜ Bilgisayar Mühendisliği mezunu, kahveyi çok seven biriyim. Gündemi takip ederek sizleri en doğru bilgiye kaynaklarıyla ulaştırıyorum. Bilgiaktif kurucu ve editörüyüm.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back To Top